Gönderiler

Daha Fazla

Nereye Baktığında Göremediğin Yeri Nasıl Baktığında Görebilirsin.


“Sinema, genellikle anlaşılması zor, yüksek bir yaratıcılık gerilimi içeren bir özgün sanat biçimidir. Bu, ben anlaşılmak istemiyorum demek değil, ama Spielberg gibi, örneğin genel kitle için bir film yapamam. Eğer yapabileceğimi keşfetseydim acı duyardım..."
-Tarkovsky


Sanat varoluşumuzdan beri gelen hakikattir , Tanrı'nın yaratışında ki yetenektir.

Sanat... aslında... Sanat ideallerin yansımasıdır, bir daha atılamayan imzadır, insanın düşünebildiğini yansıtır , bu yüzden sanatı gördüğümüzde hep aklımıza sanatçı gelir.

Sanat, tanımı gereğince belirli bir hitap kitlesi olan , kazanç amacı gütmeyen ve belirli bir yaratıcılık içeren yöntem biçimidir. Sanat yapay bir güzellik içerir çoğu zaman estetik ile . İnsanlık için sanatın tarihi milattan öncesine dayanmaktadır hatta bazı kazı-bilimciler karanlık çağlara kadar da dayandığını iddia etmektedir. Yani bu kadar öncesine dayanan duyguları ve düşünceleri tasvir etme yöntemi ne kadar köklü olduğunu ve artık aklın birer ayrılmaz parçası olduğunu bize uzun zaman önce kanıtlamıştır.

Sanat aktarılırken yüzyıllardan beri gelen hitap kitlesi hep sorun olmuştur. Edebiyatta da uzun yıllar süren göçler, savaşlar gibi sosyal siyasi sonucu kültür etkileşimiyle birlikte hitap kaygısı problemi ortaya çıkmıştır. Zamanla birçok olaylar sonucu şekillenen sanat günümüzde ki halini almıştır. Peki hitap kaygısına ne olmuştur?

SİNEMA!

Sinema sanatı aslında hitap kaygısından ortaya çıkmıştır. İnsanın düşüncelerinin ve fikirlerini yazıya dönüştürülemeyeceğini veya dönüştürülse bile okuyucuların buradan bir ankam çıkaramayacağı düşüncesinden daha uç olursa insanın olmasını istediği şeylerin okuyarak değilde daha üst gerçeklik istemesinden doğmuştur. Peki gerçekten sinema yakın çağda mı doğmuştur?

Fotoğraf makinesi 1852 yılında icat edilmiştir, ondan öncesinde İbni Heysem ve Leonardo da Vinci'ye kadar dayanan kimyasal karışımlar ile oluşturulan pozlama fotoğraf makinesinin icatının fikrini oluşturmuştur. Bundan sonra 24 karenin birleştirilmesi ile kamera; 1903 yılında Edison şirketinin yapımcılığıyla yapılan “The Great Train Robbery” adlı kısa ve basit bir hikaye barındıran bu film ile sinema sektörü "icat" olmuştur. Aslında öncesinde de birçok film deneyimi olsada bunlar sadece belirli alan çekimleri ile sınırlı kalmıştır. (Paris meydanı , İstanbul sokakları…) 
Fakat;
Sinema aslında kameranın icatından önce icat olmuştur çünkü insanın her zaman düşüncesinin bir kıyısında kendi yaşadıklarını dilin ötesinde gösterme , kendi düşündüklerini aktarma fikri yatmaktadır. Birşeyin bilinmesi için illa gerçekten icat olması mı gerekir? Düşünmek bir bakıma keşfetmek, icat etmek değil midir? En basitinden "zaman makinası" nı ele alalım, şu an duyularımızla gerçekte böyle birşeyin henüz olmadığını biliyoruz fakat her rüyamızı, izlediğimiz filmleri; Martin McFly'ı , Sarah Connor'u öldürmeye yeminli T1000'i nereden bilecektik ki? İşte bu yüzden sanat vardır, sinema bu yüzden kameradan önce icat olmuştur. Bir sinema filmi olan 2001 Space Odyssey filmini izlediniz mi? Film her eleştirmenin görüşünde bir Kubrick harikasıdır. Güneş'in Dünya üzerinde yükselişi ve insanlığın evrimi adına maymun-insanın ilk keşfi olan kemikten yapılma “sopa” ile hem kendi kabilesini düşmanlardan korumuş hem de kendini dik durabilmeyi sağladığı için günümüzün omurga sistemini oluşturmuştur. Sonrasında ise gökte havalanan kemik Floyd’u taşıyan ve uzay istasyonuna kenetlenen bir uzay gemisine dönüşür. Kızı ile iletişim sağlamaya çalışır sonrasında Rus bilimadamı kafilesinden Elena ile karşılaşır. Clavius’ta ki Amerikan Üssüne gittiğini söyleyince, Dr. Andrei Smyslov, antlaşmalara rağmen bir Sovyet mekiğinin inişine izin verilmediğinin ve hiç kimsenin neden Clavius ile iletişim kuramadığını sorar örtpas edilen bazı şeylerin ardından hikaye böylece gelişir.

 “Ben film sektöründe bilim kurguya baktığım zaman her zaman "Metropolis". "Blade Runner". "2001: A Space Odyssey" filmlerinin mihenk taşı olduğunu düşünürüm; Eğer gezegene inmekten ve sehayat etmekten bahsediyorsanız o zaman, "2001: A Space Odyssey" kaçınılmazdır. Sadece bir tane 2001 vardır. Bu yüzden bende bunun çok yakın olmasını istemem (Interstellar)”
 Christopher Nolan “2001: Space Odyssey” filmi hakkında böyle bahsetmiştir. Interstellar filmini bu filmden ilham alarak yapan Nolan filmin vaadettiği tüm öngörüleri ve bilimsel gerçekliği yaklaşık 48 yıl sonra günümüzün gerçekliği ile hazırlayan Nolan, aslında bu gerçekliği ve öngörüleri hazırlarken zorluk çekmemiştir zira Kubrick'in filmde öngördükleri; çoklu tv kanalları, uzay seyahati , gerçekliği sır olarak saklanan uzay kolonileşmesi, taşınabilir bilgisayar ve televizyonlar, ses tanıma (Siri mesela) , ticari uçuşlada koltuk arkası eğlence ekranı ve aklımdan çıkan bir çok şey günümüzde var olan şeyler Nolan'ın da kendinden ve yakın geleceği tahminden hazırlayıp bu filmi sunması zor olmamıştır. Fakat sadece ticari amaçlı yapılsaydı veya kitleleri eğlendirme veya öğretme amacı gütseydi biz bu öngörülerden veya gerçeklerden yararlanabilirmiydik? Jules Verne bize Ay'a çıkılacağını mı öğretmiştir? Yoksa sadece bir öngörü ve yol gösterme ile buranın da birgün feth edileceğini mi söylemiştir? "...Sinema, insanlığa hiçbir şey öğretemez, çünkü insanlık, hiçbir şey öğrenemeyeceğini, son dört bin yılda yeteri kadar ispatlamıştır." Tarkovski aslında bize 35 sene öncesine kadar böyle demişti aslında kendisine baktığımızda anlaşılması zor , imgelere çokça yer veren , karmaşık bir kurgu anlayışına sahip ve sinemayı kendince bir gerçek kendini adadığı tek sebep olarak görmüştür. Bu yüzden 1975 yapımı "Ayna" filmini izlediğinizde Andrey'den imgeler şeklinde izleri , soyut değindiği geçmişi ve kendini karakter ile özdeştirerek bize seslenmesi insanlara birşey öğretilemeyeceğini ama kendine bir pay çıkarabileceğini göstermiştir (aslında onu bile göstermemiştir).
Tarkovski'nin korktuğu şey anlatmak istediğini anlatamama korkusudur kendi zihninde parlayan düşünceleri herkesin zihni için aydınlık olmayabilir bu yüzden genel kitle film yapmaktan sürekli kaçınır, ama asıl korktuğu şey yaptıkârının; sanatın, sinemanın ticarete dökülmesi olmuştur. Aslında tek Tarkovski'ye has bir korku değil tıpkı Kubrick'te aynı endişeleri sahiplenmiştir hatta öyle ki 2001 filminden sonra kullandığı tüm setleri birdaha kullanılmaması için yok etmiştir. Peki genel kitle film yapmak sanat yapmaktan uzak mıdır? Tabi ki hayır! Sinema sadece belirli bir kitleye hitap edebilir ama tüm filmlerin de bir kitleye hitap etmesini beklemek saçmalıktır fakat ticari amaçla tüm kitleye hitap etmekte saçmalıktan başka birşey değildir. Günümüzde 80'lı ve 90'lı yıllara nazaran sinema için teknik imkanlar artmıştır bu da eskiden yapılması güç ve zor olan veya maliyetli olan filmleri yapımını kolaylaştırmıştır. Bu da sürekli köşede zamanının gelmesini bekleyen çizgi roman evreni için bir ışık olmuştur ve sinema için hayal gücü geniş olan bir çok ürün girmiştir fakat zamanla bu teknik imkanlar suistimal edilmiş ve sektörü zanaat amacına çevirmişlerdir.
Devamını Oku »

SPOILER İÇERİR! Kaptan Amerika: Kahramanların Savaşı İncelemesi


ÖZEL PUANLAMA:

Filmin ilk kısmı için puanım: 7.5
Filmin ikinci kısmi için puanım: 8.2

HİKAYE: 75
SENARYO: 75
AKSİYON: 85
GÖRSEL EFEKT:90
KURGU:75
YÖNETMEN PUANI:80
TÜR: Aksiyon /B.Kurgu / Süperkahraman / Fantastik

Herkes zamanında çizgi roman okumuştur kime sorsak birimiz bir süperkahraman söyleyebilir DC'de Süpermen der Marvel'de Spiderman der hatta karıştırır "Yahu Batman Marvel evreninde değilmiydi Spiderman ile çarpışıyordu felan" diye bile cevap alabiliriz

Şimdi de aradan sadece bir yıl sonra yeni bir Yenilmezler filmi karşınızda! Tabii ismi Kaptan Amerika diye geçiyor ama yersen :P

Ben Marvel evreninden pek anlamam birkaç Spiderman filmi , Xmen ve Yenilmezler filmlerini izlemişimdir hatta diyebilirim ki DC evreninden de pek anlamam. Sadece birkaç Injustice Yıl 1 romanları ile Killing Joke serisini okumuşumdur o kadar.

Bu film Kaptan Amerika'nın 6. filmi, hatta ilk çıkan filmde gene Türk filmi olma niteliği taşıyor ismi de "Üç Dev Adam" . Bu filmde hem ilk Yenilmezler filmini hemde ilk defa Kaptan Amerika'yı bir sinematik evrende görüyoruz. Yerini ise 1979 yılında çıkan Kaptan Amerika 2 alıyor. Düzeni bozmadan devam eden bu film tıpkı ilk film gibi kötü bir film olarak karşımıza çıkıyor. Üçüncü filmimiz ise 90'lar futuristik çağdan nasibini alan bir film oluyor ve kötü filmler trilogy listesini başarıyla tamamlıyor. Bu kadar kötü filmin ardından nasibini alan Marvel uzun bir süre Kaptan Amerika filmi çıkartmıyor taa ki Marvel'ın sinematik evrenle arasını Spider Man filmleriyle arasını düzeltene kadar 2011 yılında çıkan yeni reboot filmi duygusal derinlik içerisinde Kaptan Amerika'nın cılızlık halinde yükselişini ve buz kalıpları içerisinden canlanışını anlatıyor. 2013 yılında çıkan seride ise Kış Askeri'ni konu alıyor

BAŞLANGIÇ!


Film, Kış Askeri'nin Ruslar tarafından 1991 yılında ele geçirilmesi ve eğitilmesi ile başlıyor. Sonrasında Rus komutan hızlı geçişte Kış Askerine bir görev veriyor. Kış Askeri'de görevi gereği öldürülmesi gereken kişiyi buluyor, arabada sıkıştırıp öldürüyor. Başarıyla yaptığı görevde öldürdüğü kişiler Iron Man'in annesi ve babasından başka kimse değil. Tamam güzel kurgu fakat neden Iron Man'in anne ve babası? Öldürmekte ki amaç ne?  Cevabı verilemeyen sorulardan sonra film Iron Man'e dönüyor ve Tony Stark'ın "Anı"lar ile ilgili sunulara odaklanıyor ardından da vakfı adına kayıtlı tüm öğrencilere burs imkanı sözü veriyor. Tabii bu bursa sahip olanlardan birisi de Peter Parker diğeri de Sokovia'da mühendis olan genç bir arkadaşımız fakat bursu alamadan Age Of Ultron'da vefat ediyor, vefat haberini gencin annesinden alıyor annesinin söyledikleri ise biraz garip tabii, Nijerya'da doğuyor ve fakirlere yardım için Rusya'ya gidiyor. Ne kadar garip değil mi? Nijerya mı daha fakir bir ülke Rusya mı? Gel ülkende ki fakirlere yardım et diye kimse söylemiyor tabii

Filmin burdan sonraki sahnesinde ise filmin tüm gidişatını değiştirecek bir olay yaşanıyor Wakanda ülkesinde bir görevde Crossbones ve askerlerini haklamak ile uğraşan yenilmezler ekibi Kızıl Cadı ablamızın Crossbones'un bombasını düşürüp şehirde katliam olmasın diye özel yeteneği ile kaldırıyor farketmeden bir okulun duvarına çarpıyor belki de bombadan daha fazla etki yaratan bu olaydan sonra uzun bir müddet kahramanlarımız gözükmüyor.

 SOKOVİA ANTLAŞMASI

Uzun bir aranın ardından yani yaklaşık bir ayın ardından kahramanlarımız Yenilmezler üssünde toplantıya çağrılıyor. Toplantıda yönetici arkadaş süper kahramanlarımıza "Gelin devlet tekelinde çalışın akbil , sigorta , yemek bizden fakat biz bişey demeden siz birşey yapamazsınız" diyor. Devlet tekeli dediğim yanlış anlaşılmasın 119 devletciğin imzaladığı bir anlaşma var ortada yani tek bir devletin sözü geçerli olmayacak (yersen :P). Bu anlaşmaya ilk başta çoğu kahramanımız sıcak bakmıyor fakat kendilerini suçlamaya devam ediyorlar. Tony abimiz de dahil fakat kendi yaptığı hataları senaryo hatası mıdır nedir bir türlü kabul etmiyor. Koskoca Ultron'u aktif et tüm şehrin ağzına mıçsın kalk gel de ki "Bizim hatamız Wakanda'da iyi savaşamadık". Tabii kimsenin de sesi çıkmıyor güzel mantık

Sonralarda Iron Man , Vision , Romanoff gibi arkadaşlarımız devlet tekelinde çalışma fikrine katılsalar da Cap , Kızıl Cadı gibi kahramanlar da kahramanlık meslek olamaz diyip bu antlaşmaya karşı çıkıyorlar

İMZA GÜNÜ

Antlaşma çoğunluğun kabulu ile imza kararı veriliyor imza günü geliyor ve Wakanda kralı konuşma için karşıya çıkıyor. Ve o sırada patlama oluyor patlamadan birkaç saniye öncesinden görüntü alınıyor ve herkese yayılıyor katil ise Kış Askeri olarak biliniyor işte bilinen kısım bu, filmin finalini oluşturacak kısımda burada başlıyor. Katilin o olmadığına inanan Amerikalı Yüzbaşı Steve Rogers , Kış Askerinin bulunduğu yeri tespit ediyor ve konuşma için Almanya'ya ışınlanıyor o sırada hakkında yakalama emri bulunan Kış Askerini, GSG 9 birlikleri yakalamak için sıkıştırıyor ve  Kış Askeri ile birlikte Kaptan Amerika'da kaçıyor en arkadan da Black Panther  yani Wakanda kralının oğlu kovalıyor. Etrafı koşuşturmaca içinde yakıp yıkıyorlar ve sonunda üçüde birden yakalanıyor. Kış Askeri özel koruma ile göz altına alınıyor sorgulama için bir müfettiş atıyorlar fakat onun yerine Rusya için savaşan bir asker olan Baron Zemo geçiyor. Baron'un amacı tıpkı Kış Askeri gibi güçlü olan 5 tane daha elemanları ele geçirmek. Sorgulama kısmında Kış Askerinden istediği cevabı alamayan Baron Zemo sihirli sözcükleri söylüyor ve Kış Askeri buradan kaçıyor. Black Panther filmin sonlarına doğru Baron'un tarafına geçiyor ve aslında asıl düşmanlığının Yenilmezlere karşı olduğunu belirtiyor.

GİDECEĞİM TEK YER HAVAALANI!



Havaalanını tahliye edildiği haberini alan Stark ve ekibi burada toplanıyor ve karşılarında Kaptan Amerika'nın ekibini görünce başlıyor. Amansız bir mücadele bu sahneden en sevdiğim sahne biraz öncesinde Ant Man ile tanışma sahnesi oluyor 


arabada kalmayı tercih eden Kış Askeri ve Falcon film boyunca sürekli atışıyorlar arabanın ön koltuğunu çekmesini istediği bu sahnede de baya gülmüştüm ve beğenmiştim. 

Iron Man havaalanı sahnesinde bağırıyor ve pijamalı çocuk Spider Man geliyor. Bundan öncesinde Queens'te küçük bir ziyaret gerçekleştiren Iron Man, eski filmlerdeki yaşlı halasından kurtulmasının sevinci üzerine zibidi kıyafetli Spider Man'i burs sahibi yapıyor ve kıyafetini yeniliyor , ayrıca 2. after credits'te de Spider Man'e "Spiderman Signal" hediye ediyor

Bu hediye sonrasında havaalanında Iron Man tarafına geçiyor ve Kaptan Amerika'nın kalkanını alıyor ve ona olan hayranlığını belirtiyor ve savaş başlıyor Allah ne verdiyse birbirlerine dalan bu iki takım filmin ciddiyetini düşürüyor ve "Marvel filmleride işte böyledir diyor". Bolca gönderme barındıran bu 18 dakikalık sahnede kazanan pek olmuyor fakat film tarihinin en eğlenceli sahnesi olarak akıllara kazınıyor. 


Bu sahnede denilecek şeylerden birşey Vision'un gücünün tam olarak gösterilmemesi, Thor kadar güçlü karakter olan Vision bu sahnede etkisiz eleman olarak kalıyor denilecek diğer birşey ise Ant Man. Bit kadar boyu ile ortalığı dağıtıyor. Sonrasında dev kadar olsa da Star Wars vari bir sahne ile kendisi normal boyutlarına kavuşuyor ve tutuklanıyorlar. 

GERÇEKLER ACIDIR


Black Widow'un katkılarıyla kaçan Kaptan Amerika ve Kış Askeri finale doğru adım adım yaklaşıyor bu sırada gerçekleri öğrenen Iron Man'de Kaptan Amerika'ya katılıyor ve kata çıkıp "Grup halinde kesersek daha rahat keseriz hemde itemde düşer" düşüncesiyle yanında saf duruyor .Fakat yazının başında da bahsettiğim beş nitelikli elemanımız ölü halde Baron'un eline geçiyor. O sırada ailesinin öldürüldüğünü öğrenen Iron Man'de Kış Askerine saldırıyor Kaptan Amerika'Da her ne kadar yapma etme desede savaştan eksik kalamıyor ve son bir dövüş sahnesi daha başlıyor. İstediğini elde eden Baron artık teslim oluyor ve adalete teslim oluyor. After creditste de Kış Askeri uykuya dalmak istediğini söylüyor ayrıca Kaptan Amerika'da Iron Man'e özür dileklerini iletiyor iş tatlıya bağlanıyor.

SON OLARAK

Şehir şehir gezdiğimiz farklı farklı yerler gördüğümüz bu film tabii ki de en iyi Marvel filmi değil yerinde esprileri, DC'den fırlamış ciddiyetinde Kış Askeri, karanlık hikayesi ile bu film Yenilmezler serisinin en iyi filmiydi.

İlk yarısının normal altı olan bu film ikinci yarısında kendine bağlamayı başarıyor ilk sahnede düğümleyip ikinci sahnede düğümlediği ipleri açan yönetmen kendine has tarzını filmde yansıtmayı başarıyor. Ayrıca yönetmen filmin sonunu muhtemelen ikinci filmde bağlayacak olmalıydı ki biraz eksik bıraktı ve benim gibi bazı kişiler için hayal kırıklığı yaşattı.

Görsel şölen oluşturan bu filmin devamını daha ciddi bir şekilde dört gözle bekliyoruz!
Devamını Oku »

SPOILER İÇERİR! Batman v Süpermen İncelemesi



ÖZEL PUANLAMA:

HİKAYE: 80
SENARYO: 75
AKSİYON: 85
GÖRSEL EFEKT:90
KURGU:55
YÖNETMEN PUANI:65
TÜR: Aksiyon /B.Kurgu / Süperkahraman / Fantastik


Herkes zamanında çizgi roman okumuştur kime sorsak birimiz bir süperkahraman söyleyebilir DC'de Süpermen der Marvel'de Spiderman der hatta karıştırır "Yahu Batman Marvel evreninde değilmiydi Spiderman ile çarpışıyordu felan" diye bile cevap alabiliriz

Şimdi de aradan 4 yıl sonra bir Batman , 3 yıl aradan sonra da Süpermen ile karşınızda! Dediğim yanlış anlaşılmasın , ayrı filmler olarak değil! O kadar zaman sonra bir DC kahramanı ile karşılaşıyoruz.

Tabii karşılama töreni bensiz olmaz , size fikrimi paylaşmak için ve süperkahraman hasretimi gidermek için film sinemaya çıktıktan bir gün sonra sinemada izleme şansı buldum ve filmi izledim.



İzlediğimi de size aktarmadan önce bir önsöz niteliğinde filmi açıklayıcı bilgi vericeğim.

Bu film Batman serisinin çıkan 10.filmi oldu ilk film 1966 yılında çıktı, çıktı çıkmasına lakin o zamanki teknik yetersizlik , zamanın sinema akımı vb... şartlar filmi yeterince karanlık ve ciddi havaya bürüyemedi, senaryoda teknolojinin yetersizliğine uğrandı bu yüzden film ancak Dünyayı Kurtaran Adam tadında kalabildi.

Çıkan 2.film bir Türk filmiydi, evet yanlış duymadınız! Bir Türk filmi "Yarasa Adam Bedmen" adıyla 1973 yılında çıkan bu film resmi olarak bir Batman filmi sayılmasada Batman filmleri içerisinde listeye dahil ediliyor . Çıkan bu film gerek saçma sapan senaryosu gerek o zamanın yetersizlikleri ile ilk filmden farksız olarak absürd filmler arasında yer aldı.

Fazla uzatmadan diğer filmleride ele alırsak 1989-1997 arasında çıkan filmler daha çok fantastik tarzda dram havasından uzak (Batman Returns hariç) çizgi romana yakın tarzdaydı, aradan yıllar sonra gelen Nolan'ın Batman filmleri ise seriye daha farklı bir hava katmayı başardı. İlk 2005 yılında çıkan Batman filmi Shakespeare tadında edebiyatı, çizgi romandan uzak realizm etkisinde kendine özgü yorumlaması ile yazılan senaryosu ve yüksek bütçesi ile çoğu kişinin gözdesi haline geldi.

Aradan 3 yıl geçti, yeni Batman filmi , Adalet Birliği filmleri geleceği duyuruldu ve ertesi yılda yani bu yıl Batman filmi vizyona girdi

İYİ BİR BAŞLANGIÇ!

Çıkan bu film Bruce Wayne'in ailesinin ölümü ile başlıyor. Klişe olarak her filmde gösterilen tiyatro çıkışı dar ve karanlık bir alanda mutlu bir şekilde yürüyüş , bir gangsterin ortaya çıkışı,  baba Wayne'in kendini silaha doğru atması sonra Martha Wayne'e doğru uzatılan silah, anne Wayne'in inci kolyesinin yere düşmesi ; cenaze taşıma sahnesi ve yarasalar bu filmde de es geçilmemiş fakat Batman'in Batman oluşuna değinilmiyor. Daha sonra film Man Of Steel'da ki Zod vs Superman kavgasından devam ediyor . Zod, "Dünya Makinesi" ile dünyayı silip süpürüyor Süpermen de onun yaptıklarını durdurmaya çalışıyor fakat can kurtarıyım derken yıktığı döküntüler daha fazla cana mal oluyor ve Batmanin'de Süpermen'e neden bu kadar kin beslediği ana hikayeden 1.5 yıl öncesinden belirleniyor. Aradan 1.5 yıl geçiyor işler normalce devam ederken Lex Luthor ön plana çıkıyor babasının şirketini devam ettirmeye başlıyor ve amaçsızca Süpermen'i yok etmeyi amaçlıyor. Tamam öldürmeyi amaçladın ama neden? Kardeş nedennn? Ne yaptı bu gariban? Adamın memleketini patlattılar, parça parça dağıttılar, ırk olarak sadece o kaldı, neden?

Tüm bu sorulara cevap bulamamışken Batman'da işin içine giriyor ve olanlar oluyor.  Sonralarda öpüp koklaşıyorlar Wonder Woman'da geliyor sorun halloluyor.

AGRESİF BATMAN Mİ?

Batman uzun yıllar sonra Metropolis'i ziyaret ediyor fakat bu alışılagelmiş Batman değil! Birisi sinir hapı içirtmiş, Süpermen'in annesini rehin alıyor Lex, Süpermen'de çaresiz Batman'a başvuruyor tek gitse annesi öldürülecek, süper güçlü olan Batman ya tabii, gidiyor Batman'in yanına "Kardeş yardım et" diyor Batman "Yok ölüceksin, kanın akacak" diyor. "Oğlum bu kurbanlık hayvan mı ki kan akıtacaksın? Napıcaksın kanını akıtıp alnına mı süreceksin?" dese de dinlemiyor Süpermen bir zıplıyor dayak atıyor iki zıplıyor dayak atıyor derken üçüncüsünde zıplıyamıyor, Kriptonit kullanan Batman kafa , göz Allah ne verdiyse dalıyor tabii Süpermen arada iki tokat atsada hastanelik olana kadar dalıyor, sonra Kriptonit'ten yapılma mızrağı tam yapıştıracak Louis Lane geliyor yapma , etme diyor, sonra Süpermen araya giriyor "Martha'yı kurtar diyor" Batman de "Ana karıştırma lan ana karıştırma" diyor , Süpermen'in annesinin adının da Martha olduğunu öğrendikten sonra Süpermen'i Lex'in  yanına yolluyor , kendisi de Süpermen'in annesinin yanına "Senin anan benim anam" diyerekten gidiyor annesini kurtarıyor. 


YAHU GOTHAM AVUCUMUZUN İÇİNDEYMİŞ!

Film iki şehirde geçiyor ilki Metropolis ikincisi de Gotham. Filmde iki şehir birbirine çok yakın işleniyor hatta öyle ki Louis Lane Lex Luthor'un helikopter pistindeyken Batman'in feneri gözüküyor.Yönetmenimizde sağolsun filmi öyle hızlı bir şekilde işliyor ki en uzun sahne 5 dk sürüyor tabii haliyle şehirden şehire dolanıyoruz, tamam yönetmen hızlı bir şekilde işledi ama senaryoda da mı ara cümlede verilmezdi. Bir bakıyoruz Gotham'dayız bir bakıyoruz Metropolis'teyiz hiçbirşey anlaşılmıyor. Zaten taktığımız 3D gözlük karanlık, DC'nin de etkisiyle film ayrı bir karanlık havada birde sürekli şehirler arasında gelgit yaşanınca inanın "Gotham orjinali gibiymiş hmm... Ula Metropolis tam çizgiromandaki gibi" yorum yapmak imkansız haline geliyor.


RÜYA SAHNESİ!




Filmin diğer eleştirilecek bir yanı ise rüya sahnesiydi , sağolsun Zack abimiz film daha çıkmadan fragmanlarla ağzımıza ağzımıza spoilerı yapıştırmıştı, bununla da kalmayıp fragmandaki "Çöl" sahnesinin aslında bir rüya sahnesi olduğunu da söyleyince film resmen "Fragman'ı izle yeter" tadında oldu. Lex Luthor'un verdiği partiden evine sızıp gizlice bilgilerini çalan sonra da Wonder Woman'a kaptıran, daha üstün çabalarla geri alan Bruce abimiz Batcave'de Lex ve Wonder Woman hakkında araştırma yaparken çok yorulmuş olacağından mütevellit koltuğunda sızıveriyor, gözlerini açıyor ki bir bakmış çölde! İleride bulunan kamyona doğru ilerliyor ve içerisine giriyor bir de ne görüyor? Kriptonit! Daha hasret gideremeden kriptoniti satan adamın takkesi düşüyor ve CIA olduğu belli oluyor. Ne kadar dirensede o kadar askere karşı başa çıkamıyor ve teslim oluyor. Elleri kolları bağlı olduğu anda Süpermen geliyor Batman'in maskesini çıkarıyor ve Batman abimizin karnına "yımrığı" sallıyor biraz uyanır gibi iken de Flash gözüküyor (Muhtemelen gelecekten geldi) o da iki kelime ediyor ve Bruce abimiz uyanıyor. Tamam uyandın, güzel sahne olmuş. Ama Zack abimiz bu sahneyi yapmaktaki amaç ne? Filmin gidişatına dair bir ipucu da vermiyor , Justice League'in geleceği de belirli yeni  filmde Flash'da var , bu sahne sadece filmin biraz daha uzun olmasını sağlıyor.


GOTHAM'DA 20.YIL

Filmde en beğendiğim ve diğer filmlerin gidişatını belirleyeceğini düşündüğüm diyalog Batman'in Batcave'de ki konuşması oldu . Bu sahnede Batman "Gotham'da 20.yılım oldu ve birçok şaklaban ile uğraştım" gibisinden cümle kurdu, tabii bu da benim gibi birçok kişininde aklına birçok soru getirdi, bu sorulardan birisi Sucide Squad (İntihar Timi) filminin bu olaylardan öncesinde geçtiği ile ilgiliydi (11/4/2016 güncelleme, filmin yeni fragmanı çıktı ve muhtemelen BvS'nin öncesinde gerçekleşecek). Bu soruları aklıma getiren nedenlerden birisi Robin'in zırhında ki "Hahah Batman'a Şaka" yazısıydı.


Birçok kafadan bunu Lex yazdı tarzından yorumlar gelebilir haklı olabilirler Lex yazmış olabilir fakat unutulmasın ki "Ha ha ha" tarzında bir yazıyı da sadece Joker yazabilir, Joker'in yazdığını varsayarsak bu ne anlama gelecek? Bu şu anlama gelecek Batman'in en son olaylardan önce ne yaşadığını öğrenebileceğiz. Diğer aklımda kalan bir soru ise Robin'in nerede oluşuydu. Filmin hiçbir sahnesinde göremediğimiz Robin'i Sucide Squad filminin yönetmeni David Ayer'de "Bu Joker o Joker değil" demesinden sonra bu sorularımız cevapsız kalıyor.
                           

ETKİSİZ ELEMAN LEX LUTHOR!

Tüm bu bilinmezlerin ardında filme geri dönecek olursak filmde Lex düşman olarak pek etkili olamıyor hızlıca giden filmin akışında "Kötü Kahraman" olarak az yer alıyor. Eğer en baştan beri Batman ile Süpermen bir dalaş içinde olmasaydı  Lex çoktan "Yaratılış Odasına" gidemeden yakalanırdı . Gerçi Batman'i kışkırtan kişide Lex ama ortaya saldığı fikirler ve Doomsday onu Lex Luthor'dan çok The Riddler havasına sokuyor.

ERGEN ALFRED

Aldı sazı Batman "Alfred yaşlanmışsın" dedi
Altta kalır mı Alfred söyledi "Sizde efendim"
Sizde, genç ölemeyecek kadar yaşlı"

Film sürekli bu havadaydı , Alfred daha çok Jim Gordon tadında olmuştu ayrı bir karizması ile yakıyordu. Daha önceki filmlerde ki Alfred'lerden ziyade daha genç ve hizmetçiden ziyade bir ortak olarak görünüyordu, görünüyordu da filmde pek gözüktüğü söylenemezdi . Ayrıca daha bilgili, teknik konuşan bir Alfred gösteriliyor, bunun yanında dediktiflik yeteneği az(mış) gibi gösterilen kızgın bir Batman bulunuyor. Tabi bunlar kasıtlı olarak yapılmasada filmde hissediliyor.

Son Olarak

Film hataları bir kenara koyarak izlediğimizde film gayet keyifliydi bunun yanında filmin görsel efektlerini söylememe gerek yok galiba 250 Milyon $ harcanan bu filmin görsel efektleri tırt olacak hali yok . Bunun yanında filmin son kısmı yani Süpermen'in gömülme kısmında görüntü yönetmenliği gayet iyiydi filmin genelinde göremediğimiz yönetmenliği bu kısımda rahatça görebiliyorduk daha da söylenebilecek şey ise göndermeler gayet iyiydi diğer diğer bir şey ise Süpermen evreninin içerisine Batman'i koymak pek olmamış ama bir başlangıç filmi için yeterli derecede iyi olmuş tabiki edebi bir Batman göremiyoruz fakat bu filmde de buram buram çizgi roman havasını hissedebiliyoruz.
                 

Kendi Diğer Blogumdan Bu Bloga Aktardım , Eski Yayınları Yüklemek Adına...
Devamını Oku »
Blogger tarafından desteklenmektedir.